7 Ekim 2013 Pazartesi

Okula alışma ve kaygı süresi bir haftayı geçerse dikkat!

Okula yeni başlayan çocuklarda uzun süren ayrılık kaygısı ve buna bağlı ağlama nöbetleri, başka sorunların da habercisi olabiliyor. Ayrılık kaygısının uzun sürmesi bir uzmana başvurmayı gerektiriyor.

 

Her yıl olduğu gibi bu yılda yüz binlerce çocuk, ilk kez anne babasından saatlerce ayrı kaldı. Birçoğu ne olup bittiğini anlayamadan duygularıyla baş etmeye çalışırken, ağlayıp, annesini arayıp, evine gitmek istedi. Kısacası “ayrılık kaygısı” hatta okul korkusu yaşadı. Uzun süren ayrılık kaygısının anne baba davranışlarından beslendiğini vurgulayan Bayındır İçerenköy Hastanesi’nden Uzman Dr. Erdem Onur Özalmete “Okulun ilk günlerinde çocuğunuzu iyi gözlemleyin. Onu neyin tedirgin ettiğini bulmaya çalışın ve güvende hissettirin. Eğer bu kaygı nedeniyle yaşadığı ağlama nöbetleri birkaç hafta sürerse bir uzmandan yardım alın” dedi.
 
Çocukların ailenin güvenli ortamından çocuğa bütünüyle yabancı bir ortama geçişlerinin sancılı bir süreç olduğuna işaret eden Özalmete, “ayrılık kaygısı” olarak tanımlanan duygu durumunun da sıklıkla görüldüğünü belirtiyor. Ancak sanıldığının aksine ayrılık kaygısı, kreş ya da okul çağıyla başlamıyor. Çünkü bir bebeğin annesinden ayrı odada uyuyamaması, o işe giderken ağlaması da onun kaygı duyduğunu gösteriyor. Bebeklik çağında bunun temel nedeni, bebeğin anneden ayrılık anlarında yaşayacağı duygulara karşı kendini sakinleştirebilme yeteneğini geliştirememesi oluyor. Bu yetenek yavaş yavaş kazanılıyor. Erdem Onur Özalmete, annelerin doğumdan itibaren bebeğe yaklaşımının bu yeteneğin gelişmesini etkileyen en temel faktör olduğunu belirterek, “Bu nedenle ayrılık kaygısı olan çocuklarda annenin tutumuna odaklanılır” diyor. Peki, bu annelerin ortak özellikleri neler? Uzm. Dr. Erdem Onur Özalmete bu soruya şöyle cevap veriyor:
 
“Ayrılık kaygısına bağlı sorunlar nedeniyle kliniğe getirilen çocukların annelerinin, çoğu zaman çocuklarından daha kaygılı olduklarını, çocuğu yalnız görüşmeye aldığımızda kapının önünden ayrılamadıklarını ya da çocuk klinisyenle içeride yalnız kalmak istemediğinde annelerin de endişelenip çocuğu bırakamadıklarını sıkça gözlüyoruz. Ayrıntılı öykü alındığında kaygılı çocukların annelerinin de kaygılı bir ailede yetiştiklerini, dolayısıyla kaygının kuşaktan kuşağa aktarılan bir fenomen olduğunu görüyoruz”
 
ÇOCUĞUNUZLA OYUN OYNAYIN AYRILIK KAYGISI UÇSUN GİTSİN!
 
Bu nedenle çözüm için annenin kaygısı azaltılmaya çalışılıyor. Ondaki kaygı ortadan kalkınca, çocuklarda da hızlı bir düzelme görülüyor. Uzm. Dr. Erdem Onur Özalmete, ayrıca çocukların yaşının da önemli olduğunu söylüyor. Bu nedenle tedavi için ne kadar erken başvurulursa iyileşme hızı da o denli artıyor.
 
TEDAVİ SÜRECİNDE İLACA YER YOK!
 
Ayrılık kaygısı tedavisinde sanılanın aksine hemen ilaca başlanmıyor. Anne ve çocuğun birbirinden sağlıklı, mutlu ve güvenli bir biçimde ayrı kalabilmeleri için aşama aşama planlanan sürecin sonunda, her iki taraf da kaygı ve güvensizlik hissi oluşmadan birbirinden ayrılabiliyor. Uzm. Dr. Erdem Onur Özalmete tedavide ön koşulun çocuk ve annenin her gün sistemli bir şekilde kaliteli vakit geçirmesi olduğunu ifade ederek, “Çocuğun anne ile kaliteli ve sınırlandırılmış ilişki kurarak ‘yeterli yakıt aldığı’ seansların ardından kendi başına vakit geçirmeye başlaması şaşırtıcı biçimde hızlı olur. Kaliteli vakit geçirmekle kastedilen ise aslında çok basit ve herkesin bildiği bir şeydir; oyun oynamak!” diyor.
 
Çocukla oyun oynamanın ise üç temel kuralı var; oyun iki taraf için de eğlenceli olmalı, telefon, kapı zili, televizyon programı gibi dış faktör tarafından kesintiye uğratılmamalı ve süre olarak sınırlandırılmış olmalı. Bu kurallara uyularak sistemli olarak egzersizler devam ederken, çocuğun ayrılık anları aşamalı olarak planlanıyor. Örnek olarak, yalnız oyun saatleri ilk dönem annenin yanında olabilir. Ancak anne bu anlarda çocuğun oyununa katılmıyor. Sonraki aşamalarda çocuk odasında yalnız oynaması için cesaretlendiriliyor. Eğer ayrı değilse çocuğun yatağının ayrılması bu süre içinde yapılıyor. Kreşe ya da okula başlama yine bu sürecin içinde bir aşama olarak planlanıyor. 
 
Bayındır İçerenköy Hastanesi’nden Uzm. Dr. Erdem Onur Özalmete, sözlerine son verirken “Çocuğunuzla daha ilk günden kurduğunuz ilişki ve sizin kaygı durumunuz onun ileride yaşayacağı günlere ışık tutar. Bu nedenle öncelikle, annelerin kendi kaygı sorununu çözmesi gerekiyor. Çünkü ilk yıllarını sağlıklı ve güvende geçiren çocuklar, ayrılık kaygısını daha az yaşıyor” diyor.

Okulda ilk gün sendromuna dikkat !!!



Velilerin özellikle okulun ilk günlerinde ısrarla anne-babasından ayrılmak istemeyen çocuğun yanında derse girebileceğini belirten uzmanlar, ancak bunun süreklilik kazanmaması gerektiğini belirtiyor.Her yıl okullara başlanma zamanı hem aileler hem de çocuklar için sevinç ve sıkıntıyı bir arada barındırırken bu sene değişen okula başlama yaşı ile daha da büyük bir telaş yaşanıyor. İlk olarak ailede sosyalleşmeye başlayan çocuklar, yeni süreç ile buna okulda devam ediyorlar. Ancak okul yaşamının ilk adımı öncesinde kimi çocuklar heyecanlı, kimisi ise korkulu bir bekleyiş yaşıyor.

Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, çocukların okula başlayarak yaşamlarının yeni bir aşamasına geçtikleri bu süreçte anne-babasının desteğine ihtiyaç duyduğunu vurguluyor. Çocukların nerdeyse rakipsiz olduğu, üzerinde aşırı ilginin bulunduğu ev ortamından çıkarak, kendisi gibi onlarca arkadaşının bulunduğu ortama alışmasının zaman alacağına dikkat çeken Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, “Okul ortamına girmek, aynı zamanda eve ait tüm özellikleri kaybetmek anlamı da taşır. Diğer yandan evde sahip olmadığı sosyal özellikleri edinmenin yolu da açılmıştır. Duygusal olarak gel-git içeren bir dönem başlamıştır“ diyor.

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, çocuğu okula yeni başlayan anne-babalara okulun ilk günleri için şu önerilerde bulunuyor:

• Soğukkanlı ve kararlı olun: Okula yeni başlayan çocuğun henüz yaşamadan, zihninde tasarladığı korkuların sönmesi için sabırlı ve kararlı bir tutum sergilemek gerekiyor. Okulun ona kazandıracakları, okulun özellikle evdeki durum ve ilişkileri açısında kayıplara yol açmayacağı vurgulanmalı. Sınıf öğretmeni ile kuracağı ilişkinin desteklenmesi, öğretmenin önerileri ile hareket edilmesi çok önemli.

• Birkaç günden fazla onunla derse girmeyin: Başlarda çocukla birlikte derse girmek konusunda öğretmenin tutum ve kararına saygı gösterilmeli. Veliler, özellikle okulun ilk günlerinde ısrarla annesinden ayrılmak istemeyen ve sınıf ortamına karşı tepkili olan çocuğun yanında derse girebilirler ancak bu durumun süreklilik sergilememesi gerekir. Bu davranış hiçbir zaman birkaç günü geçmemeli.

• Saldırgan tutumlardan kaçının: Aile bireylerinin sergileyeceği saldırgan, kırıcı tutum ve davranışlar çocuğun uyum sürecini olumsuz etkiler. Bu davranışlar, çocuk tarafından sevilmediği, evde değerinin kalmadığı, itildiği, başka ilgilerin kendisinin önüne geçtiği şeklinde algılanabilir. Saldırgan tutumların yaratacağı sonuçları kestirmek mümkün olmayabilir.

BAŞKA ÇOCUKLARLA KARŞILAŞTIRMAYIN

• Okula gitmesi konusunda ailenin tüm bireyleri tutarlı tutum takınmalı, çocuk cesaretlendirilmeli.

• Çocukla her zaman açık ve anlaşılır tarzda konuşulmalı. Okula gitmek istemiyorsa açıkça bu korkusunun nedenleri ve endişeleri ortaya çıkarılmalı. Ancak bu kesinlikle aşağılayıcı ve küçük düşürücü tarzda yapılmamalı.

• Sadece onun değil, her çocuğun bunu yaşayabileceği söylenmeli.

• Çocuklar için en önemli şey güven. Bu nedenle çocuğa güven duygusu verilmeli. “Buralardayım”, “çıkışta seni alacağım”, “beni göreceksin”, “kapıda olacağım” gibi cümlelerle çocuk sakinleştirilmeli. İlk günlerde anne-babaların çocuklarını okullarda yalnız bırakmamaları çocukların güvenlerini kazanmaları açısından gerekli olabilir.

• Kesinlikle karşılaştırıcı bir tutum içinde olunmamalı, başka çocuklar “iyi örnek” olarak gösterilmemeli.

• Okulun ilk günlerinde de, sonrasında da okul ve öğretmenle işbirliği içinde olunmalı. Ailelere okuldaki profesyoneller ve rehber öğretmenler tarafından bu adaptasyon sürecinin ne zaman sonlandırılması konusunda bilgi verilmeli.

NE ZAMAN PSİKOLOJİK YARDIM ALMAK GEREKİR?

Korku ve tedirginlik bir-iki haftadan uzun sürüyorsa, zaman kaybetmeden psikolojik yardım istemek gerektiğini vurgulayan Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, “rehber öğretmenler ilk başvurulacak profesyonellerdir. Yeterli çözüm bulunmazsa bu kez çocuk ruh sağlığı uzmanlarına başvurmak gerekir” diyor.

12 Eylül 2013 Perşembe

Yeni Eğitim-Öğretim Yılı

2013-2014 Eğitim-Öğretim Yılı 
 
 
 
Öğrencisi, öğretmeni, yöneticisi ve velisi ile birlikte, birlik ve beraberlik içinde, yeni bir öğretim yılına daha başlamanın sevinci, heyecanı ve mutluluğu içerisindeyiz. Her alanda olduğu gibi eğitim-öğretim alanında da ilke ve hedefleri gösteren, gittiği her yerde milletine ve Türk Öğretmenine Başöğretmenlik yapan Atatürk, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmamızın eğitime bağlı olduğunu, kaliteli eğitimin ancak öğretmenlerin gayretli çalışmalarıyla mümkün olabilecektir. 

Uygarlığın ışığı olan değerli öğretmenlerimizin çocuklarımızı, Atatürk ilkelerine bağlı, milli değerlerine sahip çıkan, gelişen ilim ve teknik ile bu değerleri yoğuran, çağdaş medeniyetin gerektirdiği hayat tarzını benimseyen kişiler olarak yetiştireceğinize yürekten inanıyorum. Atatürk'ün Türk ulusuna hedef olarak gösterdiği çağdaş ülkeler seviyesine ulaşmanın tek yolu toplumun eğitilmesinden geçecektir.

2013–2014 eğitim öğretim yılında sevgili yavrularımız ve aileleri başta olmak üzere tüm eğitim camiasına başarılar diliyorum. Yeni neslin yetişmesinde elimizi taşın altına koyacağımızı bir kez daha belirtiyor, öğrencilerimize başarılarla dolu bir yıl diliyorum.
 
 
 
 


12 Şubat 2013 Salı

Tatil bitti ve okullar açılıyor ...

Öğrenciler 15 günlük aranın ardından yoğun bir çalışma döneminin içine girdi. Sürekli ders çalışan öğrencinin yerini etkili ve verimli çalışan öğrenciler aldı. Derse ne kadar çok çalıştığın değil, ne kadar etkili çalıştığın önem kazandı. Artık öğrenme sürecini iyi yönetebilen öğrencilerin daha başarılı oldukları ortaya çıkıyor. İlk dönem alınan karne başarı için belirleyici bir etken değil. Kötü karne alan ancak eksiklerini tamamlayan öğrenciler ikinci dönem verimli çalışmayla arkadaşlarının önüne geçebilir. İlk dönem başarılı olan öğrenci ise notlarına güvenerek gerileme yaşayabilir. Uzmanlar öğrenciye göre ders planı yapılmasının faydalı olacağını belirtiyor.

Yarıyıl tatili sona erdi, öğrenciler yeni bir döneme başlayacaklar. Özellikle veliler ve öğrenciler, birinci yarıyılda aldıkları karnelerdeki notlara ve genel öğrenci davranışlarına göre ikinci yarıyıl için bir planlama yapacaklar ve durumlarını gözden geçirecekler. Süreci daha iyi yönetenler daha başarılı olacaklar. İlk dönem başarılı olana öğrenciler başarılarını devam ettirme çabası içinde olacaklar, zayıf olanlar başarıyı yakalamak için gayret gösterecekler. Yıl sonun da herkes mutlu bir şekilde tatili girecekler.

Başarıda veya başarısızlıkta her öğrenciyi ayrı ayrı ele almak gerekir. Bir öğrenciyi diğeriyle kıyaslamak hem problemi çözmez hem de öğrencide yeni psikolojik sıkıntıların oluşmasına zemin hazırlar. Eğer öğrenci kendi evreninde, bir durumdan daha iyi bir duruma geliyorsa, daha üst basamağa tırmanıyorsa bu, bizim için ölçme ve değerlendirmede veri olabilir.

Öğrenci başarısında iki durum karşımıza çıkıyor ve bunları da yeterince önemsemek gerekir. Bu iki önemli nokta öğrencinin ders başarısı ve kültürel değerler karşısında sergilediği davranıştır. Veli olarak, bu iki durumun birlikte yükselmesi için bir çabamızın olması gerekir. Ahlaki ve toplumsal değerleri yozlaştırmadan yavrularımızın bunları davranış hâline getirmesi beklenir.

Annesine-babasına saygılı bir evladı bütün veliler canı gönülden arzu eder. Genel anlamda küçüklerini seven, büyüklerini sayan bir insan modeli inşa etmek gerekir. Saygı ve sevgi değerleri üzerinde büyüyen nesiller, canlılara kıyamaz, adaletli, hoşgörülü olur; vatanını, milletini sever; yaşadığı dünyada barışın hakim olması için çaba sarf eder; daha yaşanılası bir dünya kurmaya çalışır. İnsanlık, her zaman olduğu gibi bu değerlere günümüzde de muhtaçtır. Aslında veli olarak yavrularımızdan beklediğimiz hem değerlere saygılı hem de çalışkan olmalarıdır. Tembellik ve değerlerin yozlaşması, devletlerin yıkılmasındaki en önemli etkenlerdir.

17 Eylül 2012 Pazartesi

Okul Hayatı ve Çocuk Psikolojisi


Çocuklarımızın çoğu yeni bir okul dönemine başladı.

Kimi ilk kez okul yolunu tutu, kimi yeni bir seneye başladı, kimi ise okulunu veya sınıfını değiştirdi. Çocuklarımızın okul psikilojisi ve bunun karşısında ebeveynlerin onlara nasıl yardımcı olabilecekleri konusunda sizleri aydınlatmak için uzmanların yorumlarını derledik.


“Okula Başlama” zihinsel, bedensel, duygusal ve sosyal olarak bakıldığında “hazırlıklı olmayı” şart koşmaktadır. Günümüzde 6 yaşında olan bir cocuk gerçek yaşama girmek için hazır kabul edilmektedir. Çocuk öğrenmeye ve gerekli becerileri kazanmaya hazırdır. Ancak okula başlayan çocuğun belirli bir zihinsel olgunluğa ulaşması ve sınıf içi aktivitelerde başarılı olması için yeterli olmamaktadır. Çocuğun okul ve okul dışı etkinliklerde de aynı şekilde başarılı olabilmesi fiziksel ve psiko-sosyal açıdan da olgunlaşması anlamına gelmektedir.

Bir çocuk için okul, daha önce hiç tanımadığı çok sayıda yaşıtı ile tanışması ve aynı ortamda verilen kurallara uyum sağlayabilmesi, aynı zamanda başarı sağlayabileceği öğrenim görevleriyle tanışması anlamına gelmektedir. Bu sebeple anne babalar çocuklarını ilk güne hazırlamak için ellerinden geleni yapsalar da çocuklarının ilk gün yaşayacakları sıkıntıya ve gözyaşlarına engel olamamaktadırlar. Daha önce uyum sağladıgı , gerek aile gerekse anaokulu ortamından ayrılışının etkileri olarak bazı çocuklarda yaşanan geçici bir durumdur. Bu durum anne babalar için kaygılanacak bir durum değildir Anne babalar tarafından okulun çocuk için fiziksel gelişiminin yanıında hayata basarılı bireyler hazırlayan aile ortamından sonraki ilk ciddi kurum olduğunun bilinmesi gerekir. Çocuklarımız ilk gün her ne kadar sıkıntı yasada emin olmalısınız ki uyum süreci gectikten sonra çocuklarının bu ortamda kendilerini güvende hissettikleri ve mutlu olduklarını görebileceksiniz.

Gerek okula yeni başlayan cocuklarda gerekse çeşitli vesilelerle okul değiştirip yeni bir okul ortamına girmesi gereken cocuklarda görülebilecek uyum problemlerine karşı anne babalara küçük hatırlatmalar;

• Çocuğunuzu okula bırakmak için evden çıktıgınızda gergin veya stresli görünmemeye özen gösterin. Okul başlangıcının, çocuğunuz için dönüm noktası olduğunu hissettirmeyin ve endişe duyduğunuzu fark ettirmeyin.
• Çocuğunuzu okula bıraktığınızda gireceği ortam hakkında bilgilendirin ve kaygısını en aza indirmek için okul arkadaşlarının ve öğretmenlerinin dostça ve arkadasça davranacağı güvenini verin.
• Okul bitiminde, yine almaya geleceğinizi veya servis kullanıyor ise servisinin onu bekleyeceğini tekrarlayın.
• Çok sıkça rastladığımız ancak çocuğunuzun tek başına kaldığında zorlanmasına daha cok neden olacak olan sınıf kapısında bekleme asla yapmayın ve vedalaşmalarınızı kısa tutun.
• Çocuğunuza gününün nasıl geçtiğini muhakkak sorun bu çocuğunuzun okula olan ilgisini ve hevesini arttırır. Eğer cok fazla anlatmıyorsa da endişelenmeyin tamamen fiziksel yorgunluk yasadığını unutmayın.
• Çocuğunuzu mümkün olduğunca düzene alıştırın. Çantasını hazırlayın kahvaltı yapmasını sağlayın. Çocuk, kurulan bu düzene birkaç hafta içinde alışacaktır. Tüm bu bahsettiklerimizi uygularken çocuğunuz daha az zorlanacaktır. Zaten çocugunuz sakin ve güvenli görünüyorsa okula hazırdır demek.

Anne babaların tutumları ve kişilik üzerindeki etkileri çocuğun yaşamında cok önemli bir yer tutmaktadır. Çocuğun okul başarısını etkileyebilmek için anne-babaların yapabileceği pek çok şey var.

• Çocuğunuzun okulu ve öğretmenleriyle iletişim halinde olmaya özen gösterin.

• Uyku cok önemlidir. Günde en az 8-10 saat uyumasını sağlayın.

• Çocuğunuza ödevlerini yapabilmesi için dikkatini kolaylıkla verebileceği sessiz sakin bir ortam yaratın. Ödevlerine yardım edin ancak tamamiyle siz yapıyor duruma gelmemeye dikkat edin.

Çocuğunuzun okuldaki ilk gününü nasıl kolaylaştırırsınız?


Aşağıdaki önerilerle ilk günü kolayca ve sıkıntı olmadan atlatabilirsiniz.


Okulun ilk günü heyecanlı olabileceği kadar karmaşık da olabilir. Önerilerimizle ilk günü sorunsuz atlatabilirsiniz.

Okula dönüş ipuçları!

Yaz tatili boyunca disiplini bir tarafa bırakıp, geç yatıp geç kalkmış olabilirsiniz. Kahvaltılar geç saatlere sarkmış olabilir. Fakat okul döneminin yaklaştığı günlerde uyku ve yemek saatlerinin yeniden disiplinli bir şekilde düzenlenmesi gerekir.

Her tür gerilimde sakin olun!

Eğer çocuğunuz yuvaya veya anaokuluna başlayacaksa veya liseye yeni geçtiyse veya okul değiştiriyorsa ilk gün özellikle sinirli ve gergin olabilir. Onunla gerginliği veya korkuları ile ilgili konuşup rahatlatın. Yalnız olmadığını okuldaki diğer arkadaşlarının da kendisi gibi hissedebileceğini hatırlatın. Sizin de zaman zaman benzer hislere kapıldığınızı, bunlarla nasıl başa çıkıp olumlu sonuçlar aldığınızı açıklayın.

Eğitim yılının başında popüler olmak!

Popülaritesini artırmak için dönem başında eve bir sürü çok da tanımadığı arkadaşını davet ettiğinde sakin olun, çantanızı alıp dışarıda bir şeyler içmeye veya spor yapmaya gidin.

Geceden hazırlayın!

Özellikle ilk günden önceki gece çocuğunuzun eşyalarını, çantasını ve giysilerini sabah için hazırladığından emin olun. Çünkü o ilk günün karmaşasında bunlarla uğraşmak istemeyeceksiniz.

Biraz erken kalkın!

Sabah kendinize ve çocuğunuza ayıracağınız yeterli vaktiniz olsun. Biraz erken kalkıp bir kahve açın. Tamamen evden çıkmaya hazır olana dek televizyonu veya bir video oyununu açarak veya çocuğunuzu sakinleştirdiğiniz birşey yaparak bir kriz psikolojisi oluşmasını engelleyin. Ve tabi okula da biraz daha erken gidin.